Eskilerin lisan-i bizebanan (dilsizlerin dili) diye tarif ettikleri, iki ses arasındaki manevi münasebete musiki diyoruz. Kiminin musiki, kiminin de müzik dediği hadise gerçekte bir medeniyet algısının tezahürüdür, bir medeniyetin oluşturucu unsurudur. Dolayısıyla basit ve sıradan bir kültür hadisesi değildir. Alışkanlıkların, günlük eylemlerin de çok ötesinde yer alan musiki, ancak medeniyet algısı ile yorumlanabilir, icra edilebilir. İşte bu düzlemde müzik mi yoksa musiki mi tartışmasının gereksiz ve boş bir tartışma olduğunu söylemek gerek. Zarf mı yoksa mazruf mu önemlidir sorusunun cevabi, böyle bir tartışmanın meselenin etrafında dolaşmaktan başka bir işe yaramadığını en açık bir şekilde göstermektedir. Ve fakat yetiştiriliş tarzımız ve beslendiğimiz kaynaklardan dolayı olsa gerek biz de, musiki kelimesi daha müzikal geldiğinden bu tabiri kullanıyoruz.
Günümüzde icra etmiş olduğumuz musiki, acaba eskiden beri icra edilen musiki ile aynı mıdır? Türk musikisi mi yoksa Osmanlı musikisi mi doğru bir ifadedir? Türk sanat musikisi mi, yoksa Türk musikisi sanatı demek mi doğrudur? Türk musikisi diğer müzikleri mi etkilemiştir yoksa Türk musikisi mi diğer müziklerden etkilenmiştir? Tüm bu mühim soruların tartışılması gerekmektedir. Bu tartışmalardan sonra musikimizin gerçek yapısı, kaynakları, etkileri anlaşılabilir. Ancak şu bilinmelidir ki, musiki konusu büyük bir titizliği ve inceliği gerektirmektedir. Çünkü doğrudan dünya algısına ve medeniyet tasavvuruna dayanmaktadır.
Osmanlı imparatorluğunun kendine ait bir medeniyet kurmasının sebeplerinin başında, şüphesiz ki hiç bir komplekse kapılmaksızın “İlim mü’minin yitik malıdır, nerede bulursa alır” hadis-i şerifi doğrultusunda davranmış olması zikredilebilir. Musikide de Osmanlı’nın kendince davranması, değişik musiki gelişmelerini de sahiplenip Türk-İslam kültürü ile hamule edip hazmetmiş olması önemle vurgulanmalıdır. Bize düşen de sahip olduğumuz bu mirası imkânlar dâhilinde korumak, aslî hüviyeti ile icra etmek ve bundan zevk almaya çalışmaktır. İcra edememek bir noksan değil, ama ondan zevk almamak ve kendimizden bir parça görememek ciddi bir kusurdur.
Şairin dediği gibi:
“Çok insan anlamaz bizim öz musikimizden,
Ve ondan anlamayan bir şey anlamaz bizden.”
40ikindi.com